Ben Ayşe, 27 yaşında, iki yıl önce iş için Almanya’ya taşınmış biriyim. İstanbul’daki kalabalık hayatı bırakıp Münih’te kendime yeni bir düzen kurdum. Almanca’yı çat pat konuşuyorum, ama burada geçirdiğim o çılgın gece, dil bilmeye gerek olmadığını bana öğretti.
Her şey bir cuma akşamı başladı. İş yerinden arkadaşlarım beni bir bara davet etti. Almanya’da hafta sonları genelde sakin geçer diye düşünüyordum, ama o gece öyle olmadı. Bara gittiğimde ortam kalabalıktı, insanlar biralarını içip sohbet ediyordu. Ben de bir kadeh şarap aldım, köşede oturup etrafı izlemeye başladım. Derken o girdi içeri: Lukas, 30’larında, sarışın, uzun boylu, tipik bir Alman. Üzerinde deri ceket, elinde bir bira bardağıyla bara yaslandı. Göz göze geldik, gülümsedi. İçimde bir kıpırtı oldu, ama kendimi tuttum.
Bir süre sonra yanıma geldi. “Merhaba, yalnız mısın?” dedi, aksanıyla Türkçe konuşmaya çalışıyordu. Şaşırdım, meğer Türkiye’de bir süre yaşamış. Sohbet etmeye başladık. Lukas, Münih’te bir sanat galerisinde çalışıyormuş, ben de ona Türkiye’den buraya nasıl geldiğimi anlattım. Gecenin ilerleyen saatlerinde bana, “Hadi başka bir yere gidelim,” dedi. Almanya’da böyle spontane şeyler bana garip geliyordu, ama kabul ettim.
Arabasına bindik, Münih’in ışıkları eşliğinde şehirde dolaşmaya başladık. Bir ara tenha bir parka geldik. “Burası favori yerim,” dedi, elimi tuttu. Soğuk bir sonbahar gecesiydi, ama onun eli içimi ısıttı. Parkta bir banka oturduk, yıldızları izlerken bana yaklaştı. “Seni gördüğümden beri aklımdasın,” dedi fısıltıyla. Kalbim hızlandı, ne diyeceğimi bilemedim. Sonra dudakları dudaklarıma değdi. İlk başta çekingen bir öpücükle başladı, ama sonra her şey hızlandı. Ellerim onun saçlarına gitti, o da beni kendine çekti.
“Burada olmaz,” dedim, ama sesimde kararlılık yoktu. Lukas gülümsedi, “O zaman evime gidelim,” dedi. Apartmanına vardığımızda kapıyı açar açmaz birbirimize sarıldık. Almanya’da geçirdiğim o sakin günlerden sonra böyle bir tutku beklemiyordum. Salondaki koltuğa uzandık, her şey o kadar doğal ve hızlı gelişti ki, kendimi durduramadım. Onun elleri bedenimde dolaşırken ben de ona karşılık verdim. Almanca birkaç kelime fısıldadı kulağıma, anlamadım ama ses tonu beni çıldırttı.
Gece boyunca zaman nasıl geçti anlamadım. Bedenlerimiz birbirine karıştı, Münih’in sessizliği bizim nefeslerimizle doldu. Sabah olduğunda yatağında uyandım, yanımda Lukas vardı. Bana baktı, “Güzel bir geceydi, değil mi?” dedi. Gülümsedim, “Evet, Almanya’da geçirdiğim en çılgın gece,” diye cevap verdim. O an, bu ülkede kendimi yeniden bulduğumu hissettim.
Ben Ayşe, 43 yaşında, kocam beş yıl önce öldü, oğlum Can’la yalnız yaşıyoruz. Can, 22 yaşında, uzun boylu, kaslı, son zamanlarda bana garip bakıyor...
Ben Eda, 27 yaşında, bir yıllık evliyim, kocamla güzel bir hayatımız var ama yatakta pek ateşli değil, cinsellikte amatör sayılırım. Mahallenin bak...
Ben Mert, 22 yaşında, üniversite öğrencisiyim. Ablam Derya, 28 yaşında,...
Ben Aslı, 24 yaşında, sevgilim Mert’le iki yıldır birlikteyiz, cinselli...
Ben Ceren, 18 yaşında, liseliyim, son sınıftayım. Okul müdürü Hakan Bey...
Ben Ozan, 24 yaşında, bekarım. Teyzem Gülay, 38 yaşında, dul,...
Ben Emre, 24 yaşında, bekarım. Amcamın karısı Ayşe yengem, 35 yaşında, esmer, götü taş gibi, memeleri bluzdan fırlayan bir afet. Amcam iş için süre...
Ben Selma, 42 yaşında, evliyim. Kocam uzun yol şoförü, evde pek olmuyor. Alt kat komşum Kadir, 28 yaşında, bekar, kaslı, esmer bir delikanlı. Her k...
Ben Ozan, 24 yaşında, bekarım, evde kız kardeşim Ece’yle yaşıyoruz. Ece...
Selam, ben Emre, 24 yaşında, bek...