Azgın Yengemin Amını Şamarlayarak Dağıttım

Köydeki dedemin evinde geçirdiğim o yaz, hayatımın dönüm noktasıydı. 22 yaşındaydım, üniversitede okuyan, kanı kaynayan bir delikanlı. Amcamın karısı, yani yengem Serap, 30’larının başında, taş gibi bir kadındı. Uzun kumral saçları, dolgun kalçaları ve o göğüsleri… Allah’ın sopası yok, insan böyle bir hatuna nasıl kayıtsız kalır? Yengemle aramızda hep bir elektrik vardı. Bulaşık yıkarken göz göze gelir, bahçede laflarken o gülüşüyle içimi eritirdi. Ama o yaz, her şey kontrolden çıktı.

Bir öğleden sonra, dedemle amcam tarlaya gitmişti. Evde sadece yengemle ben vardım. Serap, mutfakta bir şeyler kesip biçiyor, üstünde ince bir elbise, götü resmen dans ediyordu. “Yardım edeyim mi, yenge?” dedim, sırıtarak. “Gel bakalım,” dedi, sesinde bir hinlik. Yanına sokuldum, elma soyarken ellerimiz birbirine değdi. O an göz göze geldik, yengemin gözlerinde alev vardı. “Sıcak burası, değil mi?” dedi, elbiseyi hafif sıyırıp bacaklarını açtı. Külotunun kenarı görünüyordu, sikim anında kazık gibi oldu.

“Yenge, ne yapıyorsun?” dedim, ama sesim titriyordu. “Ne mi yapıyorum? Seni azdırıyorum,” dedi, kahkaha atarak. Daha fazla dayanamadım, mutfak tezgâhına yasladım onu. Dudaklarına yapıştım, öpüşmesi öyle aç, öyle vahşiydi ki kendimi kaybettim. Eli sikime gitti, “Bu ne lan, taş gibi,” dedi, fermuarımı indirip avucuna aldı. Yengemin o ince elleriyle sikimi sıvazlaması beni çıldırttı. Elbiseyi sıyırdım, altında siyah dantelli bir külot. “Soy şunu,” dedim, emreder gibi. Külotunu indirince karşımda tıraşlı, sulu bir am duruyordu. “Bak sen şuna,” dedim, parmaklarımı amına sürtüp şamar attım. Serap inledi, “Devam et, ohh!” diye yalvardı.

Mutfak tezgâhına oturttum, bacaklarını ayırdım. Amına bir şamar daha attım, sulanmıştı resmen. “Sik beni, hadi!” diye bağırdı. Sikimi amına dayadım, öyle dardı ki yavaşça ittirdim. Serap zevkten kıvranıyordu, “Daha sert, dağıt amımı!” diye inledi. Hızlandım, her vuruştan göğüsleri zıplıyor, tezgâh gıcırdıyordu. Amına şamar atıp sikmeye devam ettim, yengemin inlemeleri evi doldurdu. “Siktir, ne güzel am bu!” dedim, dişlerimi sıkarak. O da tırnaklarını kollarıma geçiriyor, “Boz beni, ohh!” diye bağırıyordu.

Pozisyon değiştirdik, yere yatırdım. Bacaklarını havaya kaldırıp amına daldım, bu sefer daha derine. Serap’ın amı öyle ıslaktı ki her vuruştan şlap şlap sesler çıkıyordu. “Şamar at, hadi!” diye yalvardı, ben de amına tokatlar savurdum. Kızarmıştı, ama o zevkten uçuyordu. “Boşalcam,” dedim, nefes nefese. “İçime boşal, hap kullanıyorum,” dedi, gözlerimin içine bakarak. Kendimi tutamadım, içime boşalırken Serap da titreyerek orgazm oldu. İnlemeleri kulaklarımda yankılanıyordu.

Yere yığıldık, ter içinde, gülüyorduk. “Amcam bunu hak etmiyor,” dedi, sırıtarak. “Siktir, yenge, senin amın başa bela,” dedim, kahkaha atarak. O günden sonra her fırsatta sikiştik. Bahçede, ahırda, hatta bir keresinde amcam evdeyken banyoda. Serap’ın azgınlığı bitmiyordu, benim de öyle. Amını şamarlayarak sikişlerimiz, o yazın en vahşi hatırasıydı. Her dokunuşu, her inlemesi aklıma kazındı.

Yaz bitti, şehre döndüm. Ama yengemle o anlar, hâlâ rüyalarımda. Serap, sadece yengem değildi; o, arzunun ta kendisiydi. Amcam hiçbir şey anlamadı, ama biz o evde, o mutfakta, o tezgâhta kendi sırrımızı yaşadık. Yasak, vahşi ve unutulmaz.