Dul Komşumun Ateşli Daveti

Taşındığım yeni apartmana alışmaya çalışıyordum. 30 yaşında, yalnız bir adamdım ve hayatım genelde işten eve, evden işe geçiyordu. Ta ki yan dairede oturan Aylin’le tanışana kadar. Aylin, 35 yaşında, dul bir kadındı. Eşini birkaç yıl önce kaybetmişti, ama bu onun çekiciliğinden hiçbir şey eksiltmemişti. Uzun siyah saçları, dolgun dudakları ve ince beliyle her erkeğin aklını başından alabilecek bir güzelliği vardı. İlk tanıştığımızda, bana bir tabak kek getirmişti. “Hoş geldin komşu,” demişti, gülümsemesi içimi ısıtmıştı. O an, onunla geçireceğim anların hayalini kurmaya başlamıştım bile.

Bir akşam, kapım çaldı. Açtığımda Aylin karşımda duruyordu; üzerinde ince bir gecelik, saçları hafif dağınık. “Bir şey sormaya geldim,” dedi, sesinde tuhaf bir çekingenlik vardı. “Tabii, içeri gir,” dedim, kalbim hızlanmaya başlamıştı. Oturma odasına geçti, koltuğa oturdu, bacak bacak üstüne attığında geceliği sıyrıldı ve bembeyaz teni gözlerime serildi. “Evde biraz yalnız hissediyorum,” dedi, gözlerime bakarak. “Seni gördüğümde… Bilmiyorum, bir şeyler hissediyorum.” Şaşkınlıkla karışık bir heyecan kapladı içimi. “Ben de,” dedim, dürüstçe.

Yanına oturdum, aramızda sadece birkaç santim vardı. Elini elimin üzerine koydu, “Uzun zamandır kimseyle böyle yakın olmadım,” dedi, sesi titriyordu. “Ben de,” dedim, ama aslında kastettiğim farklıydı. Onun gibi bir kadına hiç bu kadar yakın olmamıştım. Yüzünü bana çevirdi, dudaklarımız birbirine değdiğinde, içimde bir ateş patladı. Öpüşmesi yavaş ama derindi, sanki yılların özlemini dudaklarıma boşaltıyordu. Ellerim saçlarına dolandı, onu kendime çektim. Geceliğinin askıları omzundan kaydı, teni avuçlarımda eriyordu.

“Durmak ister misin?” diye sordum, ama gözlerindeki arzu cevabı çoktan vermişti. “Hayır,” dedi, “seni istiyorum.” Geceliğini tamamen çıkardım, altında hiçbir şey yoktu. Bedenine hayran kaldım; göğüsleri dolgun, beli ince, kalçaları davetkâr. Beni koltuğa itti, üzerime çıktı. “Yavaş ol,” dedim, ama o çoktan kontrolü ele almıştı. Pantolonumu indirdi, gözlerindeki açlık beni çıldırttı. Dudakları bedenimde dolaşmaya başladığında, zevkten inlememek için kendimi zor tuttum.

Beni baştan çıkarıyordu, her hareketi ustaca ve tutkuluydu. “Seninle geçirdiğim her anı hayal ettim,” diye fısıldadı kulağıma. Onu sırtüstü yatırdım, bacaklarını ayırdım. Teninin sıcaklığı beni ele geçirmişti. “Aylin,” dedim, adını söylemek bile içimi titretiyordu. Bedenlerimiz birleştiğinde, inlemeleri odada yankılandı. Yavaş başladım, ama onun “Daha hızlı,” diye fısıldaması beni çıldırttı. Ritmimiz hızlandı, her anı dolu dolu yaşıyorduk. Dul bir kadının bu kadar ateşli olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Beni kollarında sıkıca tuttu, tırnakları sırtıma batıyordu. Zevkin doruklarına ulaştığımızda, adını haykırdım. O da benimle birlikte boşaldı, nefeslerimiz birbirine karıştı. Yanıma uzandığında, ter içinde ve gülümseyerek bana baktı. “Bunu uzun zamandır bekliyordum,” dedi, elini göğsüme koyarak. “Ben de,” dedim, ve o an ona karşı bir şeyler hissettiğimi fark ettim. Bu sadece fiziksel bir arzu değildi; Aylin, ruhumu da ele geçirmişti.

Gece boyunca seviştik, her defasında daha da yakınlaştık. Sabah olduğunda, yatağımda uyuyordu. Saçlarını okşadım, dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Gözlerini açtı, “Günaydın,” dedi gülümseyerek. “Günaydın,” dedim, ve içimden bir ses, bu kadının hayatımda kalıcı bir yer edineceğini söylüyordu. Dul komşum, yalnızlığımı bitirmiş, beni tutkuyla yeniden hayata bağlamıştı.