Gurbette Türbanlı Komşuyla Sikiş Fırtınası

Almanya’ya çalışmaya geleli iki yıl olmuştu, Düsseldorf’ta bir fabrikada işçi olarak hayatımı sürdürüyordum. Gurbet zor, yalnızlık ağır, ama insan alışıyor. Bir akşam, apartmandaki komşum Fatma’nın kapıyı çalmasıyla her şey değişti. Fatma, 35 yaşında, türbanlı, evli bir kadın. Kocası Türkiye’de, o burada çocuklarıyla yaşıyor, marketlerde kasiyerlik yapıyor. Fatma, genelde sessiz, ama güler yüzlü bir tip. Türbanının altında sakladığı güzellik, ince beli ve dolgun kalçalarıyla fark edilmeyecek gibi değildi. Arada selamlaşır, bazen market poşetlerine yardım ederdim, o kadar.

O akşam, “Kemal, musluğum bozuldu, bakar mısın?” dedi, çekingen bir sesle. “Tabii, hemen bakayım,” dedim, alet çantamı kaptım. Evine girdim, çocuklar uyumuştu, ev sessizdi. Mutfakta musluğu tamir ederken Fatma çay getirdi, “Sağ ol, gurbette böyle komşu bulmak zor,” dedi. “Ne demek, her zaman,” dedim, gülümsedim. Çay içerken muhabbet koyulaştı, gurbetin yalnızlığından, Türkiye’deki hayatından bahsetti. “Kocam yılda bir gelir, insan özlüyor,” dedi, gözleri yere bakıyordu. O an içimde bir şeyler kıpırdadı, ama sustum.

Tamir bitmişti, “Gideyim ben,” dedim. Fatma, “Biraz daha kalsan? Yalnızlık kötü,” dedi, sesi titriyordu. Oturdum, göz göze geldik, hava elektrik yüklüydü. “Kemal, yanlış anlama ama… Seni beğeniyorum,” dedi, türbanını hafifçe düzelterek. Şok oldum, “Fatma, kocan var,” dedim, ama sikim çoktan uyanmıştı. “Bir gecelik sır, Allah affetsin,” dedi ve elimi tuttu. O an mantık uçtu gitti. Eğildim, dudaklarına yapıştım, öpüşmesi utangaç ama aç gibiydi. Türbanını çıkarmadım, eteğini sıyırdım, altında sade bir külot. Külotu indirdim, amı kıllı ama ıslaktı. Kanepeye uzattım, “Yala,” dedi, fısıldayarak. Amını yalamaya başladım, dilimi derinlere soktum, Fatma, “Oh, Kemal, günah bu!” diye inledi. Elleri başımı bastırıyordu, zevkten titriyordu. Sonra Fatma, sikimi avuçladı, “Sok, hadi,” dedi. Pantolonumu indirdim, sikim dimdik. “Prezervatif?” dedim. “Gerek yok, korunuyorum,” dedi. Kanepeye yatırdım, sikimi amına dayadım, yavaşça girdim. “Sik, gurbetçi, komşunu sik!” diye inledi. Hızlandım, türbanı sallanıyordu, “Daha sert, günaha bat!” dedi. Onu kanepeye domalttım, arkadan vurdum, kalçalarını tokatladım. “Sik, kocam bilmesin!” diye bağırıyordu. İlk postayı amına boşaldım, sıcaklığı içimde hissettim. Durmadık, çay masasına yaslandı, bacaklarını omzuma aldım, tekrar siktim, “Sik, Fatma’yı kahpe yap!” diye inledi. İkinci postayı göbeğine boşalttım, ikimiz de bitkin düştük.

Fatma, “Bu günah bizimle kalsın,” dedi, gözleri doluyordu. “Söz,” dedim, ama vicdanım sızlıyordu. Evime döndüm, o gece uyuyamadım. Fatma’yla apartmanda karşılaştığımızda sadece baş selamı veriyoruz, o sikişi hiç konuşmadık. Gurbetteki o gece, yalnızlığın ve arzunun patlamasıydı, ama vicdan azabı beni yiyip bitirdi. Fatma’nın türbanlı hali, o yasak zevk aklımdan çıkmıyor, ama bu sırrı taşımak ağır. Gurbet sikişi başka, ama günahı insanı çökertiyor. Umarım kimse böyle bir yalnızlığa kapılmaz.