Sevgilim ve Kuzeniyle Köşkün Havuzunda Amına sondajlama yaptı

Şehrin tepesindeki eski köşk, yaz gecesinin boğucu sıcağında bir günah arenası gibiydi. Hava, ter, rom, klor kokusu ve iğrenç bir şehvetle öyle ağırdı ki, dünya sadece yasak arzular için kuduruyordu. 28 yaşındaki Efe, sevgilisiyle geçirdiği bu lanetli gecede, köşkün havuz başında bir naber gibiydi. Yırtık siyah şort, terle sırılsıklam kasları, göğsü havuzun neon ışığında bir yırtıcı gibi parlıyordu, gözleri saf arzuyla alev alev yanıyordu. Sevgilisi 22 yaşındaki Aslı, ultra dar, götünü parçalarcasına sıkan deri bir tanga bikini ve memelerini yırtacak gibi geren bir bikini üstü giymişti; her kıvrımı bir günah patlamasıydı, teni havuzun nemiyle ıslak ve kaygan. Aslı’nın kuzeni, 21 yaşındaki Seda, yanında duruyordu; mikro bir saten bikini, memelerini patlatacak gibi gerilmiş, götü dikişleri zorlayan bir tangayla sıkışmış, bedeni bir yasak sanat eseri gibi parlıyordu. Aslı’nın ıslak saçları omuzlarına yapışmış, dudaklarında şeytanı kıskandıracak bir gülüş, gözleri volkanik bir açlıkla yanıyordu. Seda’nın gözleri ise saf, yırtıcı bir arzuyla kıvılcımlar saçıyordu, dudakları nemle parıldıyordu.

Aslı, havuzun kenarına yaslanırken, “Efe, bu gece köşkü amına koyarız,” dedi, sesi bir zehir gibi, her kelime Efe’nin damarlarında tsunami gibi patladı. Seda, elinde garip bir obsidyen şişe tutuyordu; şişe, kan kırmızısı bir ışık saçıyor, içinde bir lanetin amı kilitlenmiş gibi uğulduyordu, yüzeyinde eski semboller nabız gibi atıyordu. Efe, onlara yaklaşırken, “Havuz mu, Aslı? Seda?” dedi, sesi bir fırtına gibi, gözleri Aslı’nın memelerine, götüne, sonra Seda’nın her zerresine bıçak gibi saplanıyordu. “Bu gece, amınızı götünüzü parçalayan bir tsunamiyi patlatacağız.” Aslı’nın bikini üstü, ter ve havuz suyuyla tenine yapışmış, memeleri her nefeste kumaşı yırtacak gibi kabarık, deri tangası götünde öyle sıkı ki, dikişler her an patlayabilirdi. Seda’nın saten bikinisinin ipleri, memelerini ve götünü zar zor tutuyor, her hareketinde kumaş çığlık atacak gibi geriliyordu. Aslı, Efe’nin kaslı göğsünü süzerek nefesini tuttu; Seda ise dudaklarını yalayarak bakıyordu, havuzun buharı üçünü bir kâbusun göbeğine çekiyordu.

Havuz başı, mumların kırmızı alevleriyle bir lanet tapınağına dönmüştü. Mermer zemin suyla kaygan, dev cam duvar sanki başka bir boyuttan bakıyor gibi yansıtıyor, havuzun dalgaları bir savaş marşı gibi çarpıyordu. Gökyüzü, kırmızı bir sisle kaplı, sanki lanetli ruhlar orayı ele geçirmişti. Efe, Aslı ve Seda’ya öyle yaklaştı ki, aralarında hava bile kalmadı. Aslı’nın memeleri, her nefeste Efe’ye sürtünüyordu; bikini üstü ıslak, memelerini parçalarcasına gerilmiş, teni suyla parlıyordu, sanki bir günah tanrıçası canlanmıştı. Seda, bir adım ötede, saten bikinisinin ipleri memelerini ve götünü patlatacak gibi, gözleri Efe’ye kilitlenmiş, bedeni arzuyla titriyordu. “Bazı geceler, amını götünü tsunamiye teslim edersin,” diye hırladı Efe, sesi bir naber gibi Aslı ve Seda’nın kulaklarında patladı. Eli, Aslı’nın beline kaydı, parmakları teninde bir yıldırım gibi çarptı, sonra Seda’nın kalçasına uzandı, her dokunuş bir kıyamet başlatıyordu. Aslı’nın dudakları titriyordu; Efe’nin kokusu, rom, tuzlu ter ve saf arzu karışımı, aklını çalıyordu. Seda’nın bedeni, bu lanetli çekimin ağırlığıyla eriyor, memeleri bikininin iplerini koparacak gibi gerilmişti.

Efe’nin dudakları, Aslı’nın boynuna gömüldü, aynı anda eli Seda’nın götüne öyle bir yapıştı ki, saten tanga dikişlerinden çatırdadı; o an, köşk bir çığlık kopardı. Mumlar titredi, obsidyen şişe yere çarpıp infilak etti, içinden kırmızı bir sis fışkırdı, havuzun buharını kan gibi kapladı. Aslı’nın deri tangası, götünde yukarı kayarken, Efe’nin elleri vahşi bir dansa başladı, teninde yanık izleri bırakıyor, sanki amını götünü parçalamak için yemin etmişti. Seda’nın saten bikinisinin ipleri, memelerinde ve götünde gerilirken, Efe’nin diğer eli bikinin üstünü sıyıracak gibi çekti, memeleri kumaşı yırtarcasına fırladı. Aslı’nın nefesi, Efe’nin göğsüne çarparken bir iniltiye dönüştü; Seda’nın iniltisi ona eşlik etti, havuz başındaki her şey bu lanetli çekime teslim oldu. “Bu gece, her şeyi amına koyup tsunamiyi patlatacağız,” dedi Efe, sesi bir canavar gibi kükredi, gözlerinde bir avcının açlığı vardı. Aslı’nın elleri, Efe’nin göğsüne kaydı, tırnakları terli kaslarda kırmızı izler bıraktı, şortunu yırtarcasına çekiştiriyordu. Seda, Efe’nin boynuna sarıldı, tırnakları sırtında derin izler bırakıyor, saten bikinisinin ipleri memelerini ve götünü patlatacak gibi geriliyordu. Havuzun havası, artık sadece sıcak değil, kaosla yüklü bir patlayıcıydı; buhar, günahlarını yutuyor, cam duvar onların siluetini bir lanet tablosuna çeviriyordu.

Tam Aslı ve Seda, Efe’nin kollarında eriyip kaybolurken, havuzun cam kapısı bir patlamayla yerle bir oldu. Komşu köşkten 34 yaşındaki Leyla, dar bir kırmızı deri elbise içinde, elinde eski bir kolyeyle dikildi. Elbisesi, memelerini ve götünü öyle sıkıyordu ki, kumaş her an yırtılabilirdi. Saçları karmakarışık, gözleri şok, kıskançlık ve çıldırmış bir arzuyla doluydu. “Efe! Bu ne lanetli günah, amına koyayım?!” diye haykırdı, ama sesinde öfkenin yanı sıra yırtıcı bir çekim vardı. Gözleri, Aslı’nın ıslak bedeninden, memelerinden götüne, Seda’nın memelerine, götüne, Efe’nin terli kaslarına kayıyor, dudakları titriyordu, kolyeyi tutan elleri zangır zangır sallanıyordu. O an, kırılan obsidyen şişeden fışkıran kırmızı sis havuzu tamamen yuttu, mermer zemin titremeye başladı. Cam duvar, kırmızı alevlerle kaplı bir boyut kapısına dönüştü; sanki bir lanet, amını götünü parçalamak için sahneye dalmıştı.

Leyla, kolyeyi havaya fırlattı, ve bir ışık patlaması oldu. “Bu köşkün lanetini uyandırdınız, amınızı götünüzü yutacak!” diye kükredi, ama gözleri, Efe, Aslı ve Seda’nın arasındaki o lanetli çekime mıhlanmıştı. Kolye, havada asılı kaldı, etrafında kıvılcımlar dans ediyor, köşkün lanetli ruhunu çağırıyordu. Aslı, Efe’den ayrılmadan, kahkaha atarak, “Leyla, sadece havuzda eğleniyorduk… yoksa sen de mi bu tsunaminin amına gömüleceksin?” dedi. Sözleri, bir bıçak gibiydi, her hece Leyla’nın içinde bir yangın başlatıyor, kıskançlık ve arzu arasında paramparça oluyordu. Efe’nin eli, Aslı’nın götüne daha sert bastırdı, parmakları deri tangayı yırtacak gibi geriyor, diğer eli Seda’nın memelerine öyle bir yapıştı ki, saten bikini ipleri koptu. O an, havuz başı bir kıyametin göbeğine dönüştü. Kırmızı sis, gölgelerle dans ediyor, mermer zemin çatırdıyor, havuzun dalgaları havada uçuşuyor, cam duvar infilak edecek gibi titreşiyor, sanki bir lanet amını götünü parçalamak için uluyordu. Gölgeler, Efe’nin karısının siluetini çizdi, ama siluet sadece izledi; sanki bu günah, onun ruhunu da yutmuş, karanlıkta sinsi bir kahkaha atıyordu.

Efe, Aslı’nın kulağına, “Bu köşk, günahlarımızı amına koyup yutuyor,” diye fısıldadı, sonra Seda’ya dönüp aynı ateşi ona da üfledi; nefesi, ikisinin teninde bir lav gibi aktı, görünmez izler bıraktı, her kelime bir lanet gibiydi. Aslı’nın bedeni, korku, tutku ve çıldırmış bir arzuyla titriyordu; memeleri bikini üstünü parçalayacak gibi gerilmiş, götü deri tangada hapsolmuş, elleri Efe’nin göğsüne daha sert bastı, tırnakları teninde kanlı izler bıraktı. Seda, Efe’nin sırtına tırmanıyordu, memeleri bikinisiz serbest, götü saten tangada sıkışmış, tırnakları derin yarıklar açıyordu. Leyla, “Bunu kimseye anlatmam, amına koyayım!” dedi, ama sesi bir çığlığa, hatta bir iniltiye dönüşmüştü; gözleri, Aslı’nın memelerine, götüne, Seda’nın tenine, Efe’nin ellerine kilitlenmişti, kendi arzularıyla boğuşuyordu, kolyeyi tutan elleri titriyordu, kendi memeleri elbisede sıkışmış, götü kumaşı patlatacak gibi geriliyordu. O an, havuz başında bir tsunami patladı; mumlar söndü, ama karanlıkta, üçünün nefesleri bir savaş ritmi gibi çarpıştı, mermer zemin bir canavar gibi uludu, yer titriyor, sanki bir lanet her şeyi yutuyordu.

Havuz başının havası, artık sadece sıcak değil, kaosun ta kendisiydi. Kırmızı sis, bir girdap gibi dönüyor, gölgeler cam duvarda dans ediyor, kolyenin kıvılcımları havada patlıyordu, bir lanet ritüeli zirvedeydi. Efe, Aslı ve Seda, bu kaosun göbeğinde, birbirlerine kenetlenmiş, evreni unutmuşlardı; tenleri, sanki lanetle birbirine kaynamıştı, memeleri, götü, her şeyleri ateşe verilmişti, amını götünü parçalayan bir tsunami kopuyordu. Leyla, kolyeyi yere düşürdü, ve bir an için, sanki kendi arzularına teslim olmak üzereydi; gözleri, Aslı ve Seda’nın teninde geziniyor, Efe’nin hareketlerini iç çekerek izliyordu, kendi memeleri elbisede sıkışmış, götü kumaşı yırtacak gibi geriliyordu. Ama sonra, bir patlamayla her şey durdu. Sis dağıldı, havuz başı sessizleşti, ama obsidyen şişe toza dönüşmüştü, mermer zemin paramparça, havuzun suyu kana boyanmıştı, sanki bir kurban sunulmuştu. Efe, Aslı ve Seda’ya bakıp, “Bu gece, amınızı götünüzü parçalayan tsunamiyi patlattık,” dedi ve köşkten çıktı, ama bıraktığı ateş, ikisinin teninde bir lanet gibi yanıyor, her hücreleri o anı haykırıyordu.

Leyla, “Bir daha böyle bir bok görmeyeceğim, amına koyayım!” diye uluyarak kaçtı, ama titreyen dudakları, o anın onu da yaktığını, ruhunu ele geçirdiğini bağırıyordu; koşarken kolyeyi düşürdü, lanetten kurtulmak ister gibiydi. Aslı ve Seda, yalnız kaldıklarında, köşkün kırık cam duvarına baktılar; boyunlarında, lanetli bir sembol parlıyordu, memelerinde, götlerinde görünmez bir elin izleri vardı, gözlerinde o gecenin tsunamisi hâlâ kükreyordu. Havuz başı, bir sırrı daha yutmuştu, ama bu sır, ikisinin ruhunu lanete zincirlemişti, her nefeste o anı yaşıyorlardı.

O gece, köşk uyumadı. Aslı ve Seda, Efe’nin dokunuşunu, nefesinin tenlerinde bıraktığı yanıkları, memelerine, götlerine kazıdığı ateşi, Leyla’nın kıskanç ama aç gözlerini ve köşkün lanetli ruhunu düşünüyordu. Kalpleri, korku ve tutku arasında kuduruyordu; o anın büyüsü, onları hem özgürleştirmiş hem lanetlemişti, ruhları paramparça olmuştu. Leyla, kendi evinde, kolyesini ararken kendi arzularıyla boğuşuyor, o gecenin lanetini lanetliyordu, ama memeleri, götü o anın hayalini taşıyordu. Efe, köşkün bahçesinde, rom şişesine bakarken, Aslı ve Seda’nın kokusunu, memelerinin ateşini, götlerinin kıvrımını ve o lanetli anı unutamıyordu; her yudum, o tsunamiyi yeniden diriltiyordu. Ve havuz başı, sessizce bir sonraki günahı bekliyordu, çünkü bu hikaye, lanetin ta kendisiydi.