Şehrin gölgesindeki yıkık apartman, yaz gecesinin yakıcı sıcağında bir kaos bataklığı gibiydi. Su kesintisi, her yeri ter, kargaşa ve iğrenç bir şehvetle boğmuştu; hava, tekila, tuzlu deri ve yasak bir arzuyla öyle ağırdı ki, dünya günah için çıldırıyordu. 33 yaşındaki Mert, karısının haftalardır ortalarda olmadığı bu lanetli gecede, komşusunun kapısını yumrukladığında bir kasırga gibiydi. Yırtık gri tank top, terle sırılsıklam kasları, göğsü koridorun titrek neon ışığında bir yırtıcı gibi parlıyordu, gözleri alevli bir kâbus gibi yanıyordu. Kapıyı açan 21 yaşındaki Ceren’di; ultra dar, götünü parçalarcasına sıkan lateks bir şort, ince, memelerini yırtacak gibi geren bir büstiyer, her kıvrımı bir günah patlaması gibiydi. Saçları ıslak, duştan yeni çıkmış, dudaklarında iblisi baştan çıkaracak bir gülüş, gözleri volkanik bir ateşle parlıyordu.
Ceren, kapıyı aralarken, “Mert, su mu kesildi, amına koyayım, banyoma gir,” dedi, sesi bir yılan gibi kıvrılıyor, her kelime Mert’in damarlarında zehir gibi patlıyordu. Elinde, garip bir kristal flakon tutuyordu; flakon, mor bir ışık saçıyor, içinde bir lanetin amı kilitlenmiş gibi uğulduyordu, yüzeyinde eski, esrarengiz semboller nabız gibi atıyordu. Mert, içeri dalarken, “Banyo mu, Ceren?” dedi, sesi bir naber gibi, gözleri Ceren’in memelerine, götüne, her zerresine hançer gibi saplanıyordu. “Bu gece, banyonda amını götünü yırtan bir kasırga patlatacağız.” Ceren’in büstiyeri, ter ve nemle tenine yapışmış, memeleri her nefeste kumaşı parçalayacak gibi yükseliyor, lateks şortu götünde öyle sıkı ki, dikişler her an patlayabilirdi. Gözleri Mert’in göğsüne, kaslarına kilitlenirken nefesi kesildi, dudakları aralandı, banyonun buharı onları bir kâbusun içine hapsetti.
Banyo, mumların mor alevleriyle bir büyü arenasına dönmüştü. Çatlamış fayanslar buharla kaplı, ayna sanki başka bir boyuttan bakıyor gibi yansıtıyor, duşun damlaları yere bir isyan marşı gibi çarpıyordu. Tavan, mor bir sisle bulanık, sanki lanetli ruhlar orayı mesken tutmuştu. Mert, Ceren’e öyle yaklaştı ki, aralarında nefes bile sıkışırdı. Ceren’in memeleri, her nefeste Mert’e sürtünüyordu; büstiyeri ıslak, memelerini parçalarcasına gerilmiş, teni buharla parlıyordu, sanki bir yasak tanrıça canlanmıştı. “Bazı geceler, amını götünü kasırgaya teslim edersin,” diye hırladı Mert, sesi bir fırtına gibi Ceren’in kulaklarında patladı. Eli, Ceren’in beline kaydı, parmakları teninde bir yıldırım gibi çarptı, her dokunuş bir kıyamet başlatıyordu. Ceren’in dudakları titriyordu; Mert’in kokusu, tekila, tuzlu ter ve saf arzu karışımı, aklını çalıyordu. Bedeni, bu lanetli çekimin ağırlığıyla eriyor, götü lateks şortta hapsolmuş, memeleri büstiyeri yırtacak gibi gerilmişti.
Mert’in dudakları, Ceren’in boynuna değdi; o an, banyo bir çığlık kopardı. Mumlar titredi, kristal flakon yere çarpıp infilak etti, içinden mor bir sis fışkırdı, buharı zehir gibi kapladı. Ceren’in lateks şortu, götünde yukarı kayarken, Mert’in elleri vahşi bir dansa başladı, teninde yanık izleri bırakıyor, sanki amını götünü parçalamak için yemin etmişti. Ceren’in nefesi, Mert’in göğsüne çarparken bir iniltiye dönüştü; o an, banyodaki her şey, onların arasındaki lanetli çekime teslim oldu. “Bu gece, her şeyi amına koyup kasırga patlatacağız,” dedi Mert, sesi bir canavar gibi kükredi, gözlerinde bir yırtıcının açlığı vardı. Ceren’in elleri, Mert’in göğsüne kaydı, parmakları terli kaslarda gezindi, tırnakları teninde kırmızı izler bıraktı, tank topu yırtarcasına çekiştiriyordu, sanki onun amını götünü de parçalamak için yanıp tutuşuyordu. Banyonun havası, artık sadece sıcak değil, kaosla yüklü bir patlayıcıydı; buhar, günahlarını yutuyor, ayna onların siluetini bir lanet tablosuna çeviriyordu.
Tam Ceren, Mert’in kollarında eriyip giderken, banyonun kapısı bir patlamayla yerle bir oldu. Alt kattaki komşu 40 yaşındaki Aslı, dar bir kırmızı deri elbise içinde, elinde eski bir kolyeyle dikildi. Elbisesi, memelerini ve götünü öyle sıkıyordu ki, kumaş her an çığlık atabilirdi. Saçları darmadağın, gözleri şok, kıskançlık ve dizginlenemez bir arzuyla doluydu. “Mert! Bu ne lanetli günah, amına koyayım?!” diye uludu, ama sesinde öfkenin yanı sıra çıldırmış bir çekim vardı. Gözleri, Ceren’in yarı çıplak bedeninden, memelerinden götüne, Mert’in terli göğsüne kayıyor, dudakları titriyordu, kolyeyi tutan elleri zangır zangır sallanıyordu. O an, kırılan kristal flakondan fışkıran mor sis banyoyu tamamen yuttu, fayanslar titremeye başladı. Ayna, mor alevlerle kaplı bir boyut kapısına dönüştü; sanki bir iblis, amını götünü yırtmak için sahneye fırlamıştı.
Aslı, kolyeyi havaya savurdu, ve bir ışık patlaması oldu. “Bu banyonun lanetini uyandırdınız, amınızı götünüzü doğrayacak!” diye kükredi, ama gözleri, Mert ve Ceren’in arasındaki o lanetli çekime mıhlanmıştı. Kolye, havada asılı kaldı, etrafında kıvılcımlar dans ediyor, banyonun lanetli ruhunu çağırıyordu. Ceren, Mert’ten ayrılmadan, kahkaha atarak, “Aslı, sadece duş alıyorduk… yoksa sen de mi bu kasırganın amına dalacaksın?” dedi. Sözleri, bir bıçak gibiydi, her hece Aslı’nın içinde bir yangın başlatıyor, kıskançlık ve arzu arasında paramparça oluyordu. Mert’in eli, Ceren’in götüne daha sıkı bastırdı, parmakları lateks şortu yırtacak gibi geriyor, teninde bir yıldırım gibi patlıyordu. O an, banyo bir kıyametin göbeğine dönüştü. Mor sis, gölgelerle dans ediyor, fayanslar çatırdıyor, duş başlığı havada uçuşuyor, ayna infilak edecek gibi titreşiyor, sanki bir lanet amını götünü parçalamak için uluyordu. Gölgeler, Mert’in karısının siluetini çizdi, ama siluet sadece izledi; sanki bu günah, onun ruhunu da ele geçirmiş, karanlıkta sinsi bir kahkaha atıyordu.
Mert, Ceren’in kulağına, “Bu banyo, günahlarımızı amına koyup yutuyor,” diye fısıldadı; nefesi, Ceren’in boynunda bir lav gibi aktı, teninde görünmez izler bıraktı, her kelime bir lanet gibiydi. Ceren’in bedeni, korku, tutku ve çıldırmış bir arzuyla titriyordu; memeleri büstiyeri parçalayacak gibi gerilmiş, götü lateks şortta hapsolmuş, elleri Mert’in göğsüne daha sıkı bastı, tırnakları teninde kırmızı izler bıraktı, tank topu yırtarcasına çekiştiriyordu. Aslı, “Bunu kimseye anlatmam, amına koyayım!” dedi, ama sesi bir çığlığa, hatta bir iniltiye dönüşmüştü; gözleri, Ceren’in memelerine, götüne, Mert’in ellerine kilitlenmişti, kendi arzularıyla boğuşuyordu, kolyeyi tutan elleri titriyordu, kendi memeleri elbisede sıkışmış, götü kumaşı zorluyordu. O an, banyoda bir kasırga patladı; mumlar söndü, ama karanlıkta, üçünün nefesleri bir savaş ritmi gibi çarpıştı, fayanslar bir canavar gibi uludu, yer titriyor, sanki bir lanet her şeyi yutuyordu.
Banyodaki hava, artık sadece sıcak değil, kaosun ta kendisiydi. Mor sis, bir girdap gibi dönüyor, gölgeler aynada dans ediyor, kolyenin kıvılcımları havada patlıyordu, bir lanet ritüeli zirvedeydi. Mert ve Ceren, bu kaosun göbeğinde, birbirlerine kenetlenmiş, evreni unutmuşlardı; tenleri, sanki lanetle birbirine kaynamıştı, memeleri, götü, her şeyleri ateşe verilmişti, amını götünü parçalayan bir kasırga kopuyordu. Aslı, kolyeyi yere düşürdü, ve bir an için, sanki kendi arzularına teslim olmak üzereydi; gözleri, Ceren’in teninde geziniyor, Mert’in hareketlerini iç çekerek izliyordu, kendi memeleri elbisede sıkışmış, götü kumaşı yırtacak gibi geriliyordu. Ama sonra, bir patlamayla her şey durdu. Sis dağıldı, banyo sessizleşti, ama kristal flakon toza dönüşmüştü, fayanslar paramparça, yerdeki su kana boyanmıştı, sanki bir kurban sunulmuştu. Mert, Ceren’e bakıp, “Bu gece, amını götünü yırtan kasırgayı patlattık,” dedi ve banyodan çıktı, ama bıraktığı ateş, Ceren’in teninde bir lanet gibi yanıyor, her hücresi o anı haykırıyordu.
Aslı, “Bir daha böyle bir bok görmeyeceğim, amına koyayım!” diye uluyarak kaçtı, ama titreyen dudakları, o anın onu da yaktığını, ruhunu ele geçirdiğini bağırıyordu; koşarken kolyeyi düşürdü, lanetten kurtulmak ister gibiydi. Ceren, yalnız kaldığında, banyonun kırık aynasına baktı; boynunda, lanetli bir sembol parlıyordu, memelerinde, götünde görünmez bir elin izleri vardı, gözlerinde o gecenin kasırgası hâlâ kükreyordu. Banyo, bir sırrı daha yutmuştu, ama bu sır, Ceren’in ruhunu lanete zincirlemişti, her nefeste o anı yaşıyordu.
O gece, apartman uyumadı. Ceren, Mert’in dokunuşunu, nefesinin teninde bıraktığı yanıkları, memelerine, götüne kazıdığı ateşi, Aslı’nın kıskanç ama aç gözlerini ve banyonun lanetli ruhunu düşünüyordu. Kalbi, korku ve tutku arasında kuduruyordu; o anın büyüsü, onu hem özgürleştirmiş hem lanetlemişti, ruhu paramparça olmuştu. Aslı, dairesinde, kolyesini ararken kendi arzularıyla boğuşuyor, o gecenin lanetini lanetliyordu, ama memeleri, götü o anın hayalini taşıyordu. Mert, apartmanın çatısında, tekila şişesine bakarken, Ceren’in kokusunu, memelerinin ateşini, götünün kıvrımını ve o lanetli anı unutamıyordu; her yudum, o kasırgayı yeniden diriltiyordu. Ve banyo, sessizce bir sonraki günahı bekliyordu, çünkü bu hikaye, lanetin ta kendisiydi.
Ben Ayşe, 43 yaşında, kocam beş yıl önce öldü, oğlum Can’la yalnız yaşıyoruz. Can, 22 yaşında, uzun boylu, kaslı, son zamanlarda bana garip bakıyor...
Ben Eda, 27 yaşında, bir yıllık evliyim, kocamla güzel bir hayatımız var ama yatakta pek ateşli değil, cinsellikte amatör sayılırım. Mahallenin bak...
Ben Mert, 22 yaşında, üniversite öğrencisiyim. Ablam Derya, 28 yaşında,...
Ben şu anda 33 yaşında evli biriyim. Benim...
Herkese slm benim adım Tuğba. Daha önceleri, yani evlenmeden önceleri de sex hikayeleri okurdum. Özellikle karısını siktirenlerin, kocasını aldıp b...
Ben Ozan, 24 yaşında, bekarım, evde kız kardeşim Ece’yle yaşıyoruz. Ece...
Ben Aslı, 24 yaşında, sevgilim Mert’le iki yıldır birlikteyiz, cinselli...
Ben Ceren, 18 yaşında, liseliyim, son sınıftayım. Okul müdürü Hakan Bey...
Iyi günler ben elazığdan timuçin size anne...
Alt komşularım dul 37 yaşındaki bir anneyle 19 yaşındaki kızıydı.annesi çok bakımlı,sarışın,balık etliydi.hep etek giyer,bazen minili dolaşır beni ...