Yasak Aşkın Ateşinde Kayboluşum

O gece her şeyin değişeceğini bilmiyordum. Saatler gece yarısını geçmişti, ev sessizdi ve kocam yine iş seyahatindeydi. Onun yokluğu artık beni rahatsız etmiyordu; aksine, özgürlüğümün tadını çıkarmaya başlamıştım. Balkona çıktım, elimde bir kadeh kırmızı şarap, tenimde yaz akşamının sıcak esintisi. Karşı apartmanın ışıkları yanıp sönüyordu, ama gözlerim bir anda ona takıldı. Yeni taşınan komşum, Mert. Uzun boylu, kaslı kolları ve derin bakışlarıyla sigarasını içiyordu. Daha önce sadece selamlaşmıştık, ama o an içimde bir şeyler kıpırdadı. Yasak, tehlikeli ve karşı koyulmaz bir şeyler.

Kadehimi yavaşça dudaklarıma götürdüm, gözlerimi ondan ayırmadan. Sanki beni fark etmiş gibi başını çevirdi, bakışlarımız kilitlendi. Kalbim hızlandı, elimde tuttuğum kadeh titremeye başladı. Gülümsedi. O an, tüm ahlaki sınırlarımı unutacağımı hissettim. “Selam,” diye seslendi usulca, sesi derin ve davetkâr. “Selam,” dedim, sesim titriyordu ama bunu gizlemeye çalışmadım. “Yalnız mısın?” diye sordu, sigarasından bir duman üflerken. “Evet,” dedim, yalan söylemeye gerek yoktu. Kocam yoktu, ama olsaydı bile o an umurumda olmazdı.

“Biraz sohbet etmek ister misin?” dedi, gözlerinde şeytani bir parıltı vardı. “Neden buraya gelmiyorsun?” dedim, kendime bile şaşırarak. Bu kadar cesur olduğumu bilmezdim. Gülümsedi, sigarasını söndürdü ve “Hemen geliyorum,” dedi. Dakikalar sonra kapım çaldı. Kalbim göğsümden fırlayacak gibi atıyordu. Kapıyı açtığımda karşımda duruyordu; siyah tişörtü kaslarını sarmış, kokusu başımı döndürmüştü. “İçeri gir,” dedim, sesimdeki arzu saklanamaz hale gelmişti.

Oturma odasına geçtik, şarap şişesini masaya koydum. “Eşin ne zaman dönecek?” diye sordu, koltuğa yaslanırken. “Bilmiyorum, umurumda da değil,” dedim ve gözlerimin içine bakmasını sağladım. Yaklaştı, elini yavaşça yanağıma koydu. “Bunu yapmamalıyız,” dedi, ama sesi ikna edici değildi. “Biliyorum,” dedim, “ama istiyorum.” Dudakları dudaklarıma değdiğinde, içimde bir volkan patladı. Öpüşmesi vahşi, aç ve kontrol edilemezdi. Ellerim saçlarına dolandı, onu kendime çektim. Yasak olan her şey bu kadar tatlı mıydı?

Tişörtünü çıkardım, göğsündeki sert kasları avuçlarımın arasında hissettim. Nefesi hızlandı, beni koltuğa yatırdı. “Çok güzelsin,” diye fısıldadı kulağıma, sesi beni titretiyordu. Elbisenin askılarını indirdi, tenim onun dokunuşlarıyla alev aldı. Her hareketi, her öpücüğü beni daha da çıldırttı. Kocamı düşünmek bile aklıma gelmiyordu; o an sadece Mert ve ben vardık. Pantolonunu çıkardığında, gözlerim faltaşı gibi açıldı. Bedenlerimiz birleştiğinde, zevkten inlememek için kendimi zor tuttum. Tutku, arzu ve suçluluk iç içe geçmişti, ama bu karışım beni daha da azdırıyordu.

Beni kollarında kaldırıp yatak odasına götürdü. Yatağa attığında, gözlerindeki açlık beni ele geçirdi. “Seni çıldırmak istiyorum,” dedi, ve öyle de yaptı. Saatler boyunca bedenlerimiz bir dans gibi uyum içinde hareket etti. Her dokunuşu, her fısıltısı beni uçuruma sürüklüyordu. Zevkin doruklarında kaybolmuşken, kocamın varlığını tamamen unuttum. Mert’in nefesi tenimdeyken, sadece o anı yaşadım. Yasak aşkın ateşi beni yakıyordu ve ben bu yangında yanmaktan korkmuyordum.

Sabah olduğunda, o çoktan gitmişti. Yatağımda yalnızdım, ama tenimde onun kokusu, dudaklarımda onun tadı kalmıştı. Telefonuma baktım; kocamdan bir mesaj: “Yarın dönüyorum.” Gülümsedim. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Mert’le geçirdiğim o gece, beni değiştirmişti. Ve içten içe biliyordum ki, bu son değildi.